............ İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI'NA
Gönderilmek Üzere
......... NÖBETÇİ VERGİ MAHKEMESİ SAYIN
BAŞKANLIĞI'NA
DOSYA NO
: ../.... E.
CEVAP VEREN
DAVALI : ................
BELEDİYE BAŞKANLIĞI
VEKİLİ :
DAVACILAR
:
VEKİLLERİ :
KONU :../../.... Tarihli Dava
Dilekçesine Karşı Cevaplarımızın Sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR
:Davacı
vekili müvekkillerinden ...... .............. ile ...........
...................'ın ....... doğumlu çocukları ..............
..............'nın 17 Ağustos 1999 günü
meydana gelen depremde ...... Apartmanının tamamen çökmesi sonucu hayatlarını
kaybetmelerinden bahisle müvekkilim Belediye Başkanlığı aleyhine ...........................-TL
lık maddi ve
............................-TL manevi tazminat
davası açmış bulunmaktadır.
Açılan bu davanın tarafımızdan kabulü mümkün
değildir.
USULE İLİŞKİN CEVAPLARIMIZ
Dava süresinde açılmamıştır. Şöyle ki;
Dava dilekçesinde zararın davalı idarelerin
yapının bulunduğu bölgenin 1. derece deprem bölgesi olmasına rağmen imar
planları yaparak imara açmaları, imar planında yapılaşma şartları belirlenirken
bölgenin özelliklerini dikkate almamaları, yapı ruhsatı verilen yapıların
mevzuata ve projesine uygun olarak yapılıp yapılmadığını kontrol etmemelerinden
doğduğu iddia edilmekte olup bu bağlamda tazmini istenen zarar idari
eylemlerden değil 3194 Sayılı Yasa ve ilgili yönetmelik uyarınca imar planı
yapmak, inşaat ruhsatı vermek, projeyi tasdik etmek, yapılaşmayı kontrol etmek,
yapı kullanma izni vermek gibi idari işlemlerden kaynaklanması
karşısında dava açma süresinin 2577 sayılı yasanın 12. Maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12
maddesinde ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla
Danaışta'ya, İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası
veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal
davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya
Kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin
icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi
içinde tam yargı davası açılabileceği, bu halde de ilgililerin 11. Madde
uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olacağı belirtilmiş, atıf yapılan
yasanın 11. Maddesinde de ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari
işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem
yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava
açma süresini durduracağı, 60 gün içinde cevap verilmezse isteğin ret edilmiş
sayılacağı, isteğin ret edilmesi veya ret edilmiş sayılması halinde dava açma
süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş
sürenin de hesaba katılacağı 7. Maddesinde ise idare mahkemelerinde dava açma
süresinin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren 60 gün
olduğu hükme bağlanmıştır.
Hakkın ihlali işlemin tesis tarihinde değil de bu
işlemin icrası tarihinde olmuş ise, tam yargı davası işlemin icrası tarihinden
itibaren 60 gün içinde açılmalıdır.
Ancak dava dilekçesinde zarar doğurduğu iddia
edilen işlemler tesis ve yürütme safhalarını tamamlamış işlemlerdir. Bir başka
deyişle imar planları yapılmış, buna uygun yapı ruhsatları düzenlenmiş, inşaat
tamamlanarak yapı kullanma izinleri verilmiş ve yapılar iskana açılmıştır.
Bu işlemlerden doğduğu iddia edilen zarar,
işlemlerin icra tarihinde değil, 17.08.1999 tarihinde meydana gelen depremle
ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu işlemlerden dolayı hakkının ihlal edildiğini
ileri süren ilgililerin bu tarihten itibaren 60 gün içinde doğrudan veya bu
süre içinde olmak kaydıyla 2577 Sayılı Yasanın 11. Maddesine göre idareye
yaptıkları başvuru üzerine, bu başvuruya verilen cevabın tebliğini veya 60 gün
içinde cevap verilmezse izleyen günden itibaren kalan süre içinde tam yargı
davaları açmaları gerekmektedir. (Bursa 2. İdare Mahkemesinin 20.12.2000
Tarih, 2000/959 E., 2000/1605 K. Sayılı İlamı)
Dava konusu olayda ise 17.08.1999 tarihinde
meydana gelen deprem sonucu sahibi oldukları evleri yıkılan davacıların bu
tarihi izleyen günden itibaren 60 gün içinde veya bu süre içinde olmak kaydıyla
2577 Sayılı Yasanın 11. Maddesinde öngörülen başvuru yolunu kullandıktan sonra
tam yargı davası açması gerekirken bu süreler geçtikten çok sonra müvekkilim
Belediye Başkanlığına 14.04.2000 tarihinde başvuruda bulunulmuş cevap
verilmemesi üzerine 29.06.2000 tarihinde dava açmış bulunmaktadır. Bu
nedenle davacının açtığı davada süre aşımı bulunduğundan 2577 Sayılı Yasanın
14/3-e ve 15/1-b maddeleri uyarınca davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar
verilmesini talep etmekteyiz.
ESASA İLİŞKİN CEVAPLARIMIZ
Davacı taraf talebinde haksızdır ve bu talebini
kabul etmek mümkün değildir. Çünkü meydana gelen zararla müvekkilim arasında
illiyet bağı kurulamamaktadır. 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun' un 2. Maddesi
uyarınca "........yer sarsıntısı, yer kayması, kaya düşmesi ve çığ gibi
afetlere uğramış veya uğrayabilir bölgeler ise İmar ve İskan Bakanlığı' nca
tespit ve bunlardan şehir ve kasabalarda meydana gelen ve gelebileceklerin
sınırları imar planına, imar planı bulunmayan kasaba ve köylerde de belli
edildikçe harita ve krokilere işlenmek suretiyle afete maruz bölge olarak İmar
ve İskan Bakanlığı' nın teklifi üzerine
Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır ve bu suretle tespit olunan sınırlar,
İmar ve İskan Bakanlığı' nın isteği üzerine
ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunur." denmektedir.
Bu madde göz önüne alındığında ................
Belediyesi hakkında AFETE MARUZ BÖLGE olduğuna dair bir tespit ve ilan
yapılmadığı görülecektir. 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla
Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun' un 3. Maddesinde yer alan
yükümlülüklerden Belediyenin sorumluluğu mevcut değildir, yukarıda da beyan
ettiğim üzere Değirmendere Belediyesi "Afete Maruz Bölge"kapsamı
dışındadır. Değirmendere 1972 yılında İmara açılmıştır. Bir bölgeyi İmar' a
açma ve kapatma yetkisi Bakanlığındır. Bakanlığın Değirmendere' yi imara
açmasının yanında imar planı üzerine de bu bölgeden fay hattının geçtiği
işlenmemiştir. Şayet fay hattının geçtiği işlenmiş olsaydı, bu bölgelerde konut
ve bina yapımı mümkün olmayacaktı. Dolayısıyla kanun maddesinden de açıkça
görüleceği üzere Belediye' ye hiçbir kusur isnat edilemez. Fay hattının geçtiği
alanı imara açan ve fay hattının geçtiğini imar planına işlemeyen Bakanlığın
sorumluluğu söz konusudur. Eğer Bakanlık biraz daha sorumlu davranmış olsaydı,
imara açılmış ve içinden fay hattı geçen bu alanları imara kapatması ve Afete
Maruz Bölge olarak ilan etmesi
gerekirdi.
Davacı tarafın ileri sürmüş bulunduğu Afet
Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelikle ilgili olarak 1997, 1998
yıllarında yapılmış değişikliklerin akabinde 1975 yönetmeliğine göre yapılmış
binalar hakkında herhangi bir tedbirin alınmayışı dolayısıyla idarenin kusurlu
olduğu Değirmendere Belediyesi' ne isnat edilemez.
Çünkü:
·
Öncelikle .................. Belediyesi Afete Maruz Bölge
Statüsünde değildir.
·
Bunun yanı sıra davacı tarafın ileri sürmüş bulunduğu, 1975
tarihli yönetmeliğe göre yapılmış evler hakkında alınacak tedbirler Belediyenin
değil Bakanlığın yetkisindedir. Bilindiği üzere Belediyeler kendi sınırları
içerisinde düzenleme yapmak yetkisine sahiptir. Genel nitelikte düzenlemeyi
Bakanlığın yapması gerekmektedir ve bu olayda da Belediye'nin sorumluluğu bulunmamaktadır.
Tüm bunların yanında müvekkilime yöneltilmiş
olan beyanları İmar Mevzuatı açısından da kabul etmemiz mümkün değildir.
Şöyle ki:
3194 Sayılı İmar Yasası'na göre yerel
belediyelerin yapı izni vermeleri, yapı
sahibinin hazırlattığı Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı'nca belirlenmiş proje
çizim ve düzenleme standartlarına uygun biçimde
yetkili elemanlar tarafından
düzenlenen projelerin incelenmesi
ve onaylanması şeklindedir. Yapı, ruhsat sahibi tarafından dışarıdan anlaştığı proje
mimarları ve yahut ta mühendislere yaptırılmaktadır. Müvekkilim Belediye
tarafından proje ve ekleri yasa ve
yönetmeliklere, imar planına, teknik kurallara uygun olduğu için yapı
izni verilmiştir. Bu sebeple müvekkilim vermiş bulunduğu yapı izninden dolayı
depreme dayanıklı bina yapılmamasından
ve yahut ta yapılıp ta yıkılmasından sorumlu değildir.
Belediyenin proje tasdiki uygulamalarında
projenin sağlamlığından ziyade onun imar mevzuatına uygunluğu incelenmektedir.
Belediyenin kolonların, kirişlerin ebat ve donatılarını kontrol etmesi pratik
bakımdan mümkün değildir. Bu bakımdan dava konusu olayda müvekkilim Belediye
Başkanlığının bir kusuru bulunmamaktadır.
Yasayla her yapının Belediye' ye karşı
sorumluluğunu buna yetkili fen
adamlarının yüklenmesi öngörülmüştür.
Belediyeye karşı teknik sorumluğu üzerine alan fen adamı yapının proje
ve eklerine uygun olarak yapılmasını
denetlemek zorundadır. Mal sahibinin
proje ve eklerine aykırı olarak yaptığı işler varsa 3 gün içinde yazıyla,
durumu Belediye' ye bildirmesi gerekir. (İmar Kanunu md. 28). Belediyeye karşı
teknik sorumluluğu üzerine alan fen
adamı, Belediyemize proje ve eklerine aykırı
iş yapıldığına dair herhangi bir
başvuruda bulunmamıştır. İmar Kanunu'nun 42. Maddesine göre İmar Mevzuatına
aykırı yapılan yapı sebebiyle yapı
sahibiyle müteahhit sorumludur.
Yine İmar Kanunu'nun 38. Maddesinde sayılan Mühendisler, Mimarlar ve Şehir Plancıları
dışında kalan fen adamlarının yetki, görev ve sorumlulukları hakkında ki
yönetmeliğin 6. Maddesinde Fen
Adamlarının inşaat işlerindeki yetki ve görevleri düzenlenmiş, aynı
yönetmeliğin 10. Maddesinde ise Fen
adamlarının sorumlulukları düzenlemiştir.
Bu yönetmeliğin 10. Maddesi " İmar
Planlarıyla bunların tatbikat planlarını, halihazır haritaları, mimari, statik
ve tesisat plan, proje ve resim hesaplarını hazırlayan fen adamları,
bunların bilcümle fenni hatalarından sorumludur, fen adamları üzerlerine
aldıkları işlerin tasdikli imar planlarına ve tasdikli vaziyet planına, tatbikat projelerine, mer' i kanun, tüzük,
yönetmelik ve şartnamelere, fen ve sanat kaidelerine uygun olarak
yaptırılmasından mükellef ve sorumludurlar ( Madde 10/2 )" demektedir. Bu
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yıkılan bina proje ve eklerine aykırı
olarak yapılmışsa bunların sorumluluğu tarafımıza değil teknik sorumluluğu
üzerine alan fen adamına aittir.
İnşaat, demirin az veya çimentonun noksan dozda
kullanılması veya temel hafriyat veya
takviyesinin yetersiz yapılması gibi
sebeplerle yıkılmışsa burada gizli ayıptan söz etmek gerekir. İnşaatın
gözle ve elle yapılan muayenesinde saptanması mümkün bulunmayan, özel bir
teknik inceleme ile veyahut ta bir zaman süreci sonunda bulguları ortaya çıkan
ayıplar gizli ayıp olarak nitelendirilir. Müteahhit, yüklendiği inşaatı gerek
sözleşmeye gerekse fenni şartlara göre inşa edip teslim etmekle sorumludur.
Sözleşmeye veya fenni koşullara uygun yapılmayan inşaat ayıplıdır. Kusurlu yapılan inşaattan yapı iznini veren idare değil
müteahhit Borçlar Kanunu'nun 360. Maddesi hükmüne göre sorumludur.
Gizli ayıp, genellikle müteahhidin fenni
koşullara uygun ve yeterlikte malzeme kullanmamasından kaynaklanmaktadır.
Müteahhit yüklendiği inşaatı fenni şartlara göre inşaat etmemiş ise inşaatın
gizli ayıbından sorumludur.
Binanın yıkılmasına sebep olan olay doğal bir
afettir. Çok büyük ve olağan dışı bir depremin ardından sarsıntının yayılış yönü, yapının bulunduğu
yere etkisi ve şiddeti, zararın meydana gelmesinde etkilidir. Bir zarardan ve
bunun tazmininden bahsedilecekse tüm bu hususların dikkate alınması
gerekmektedir. Zararın sebebi olarak
sadece binanın özelliklerinin ileri sürülmesi eksik değerlendirmeye sebebiyet
vermektedir.
Bölgemizde 17.08.1999 günü meydana gelen
deprem son yüzyılın en büyük felaketi olup büyük yıkım ve can kaybının en büyük
sorumlusudur. Davacı taraf yıkılan yapının yapımı sırasında gerekli
denetimlerin müvekkilim Belediye Başkanlığı tarafından yapılmadığından hizmet
kusuru bulunduğu savı ile tazminata hükmedilmesini istemektedir. Ancak meydana
gelen zarar, mücbir sebep sayılması gerektiği açık olan ve bilimsel
raporlarla da büyüklüğü ve yıkıcılığı vurgulanan deprem sonucu meydana gelmiş
olup, kusurdan uzak, önceden bilinmeyen, karşı konulamayan, idarenin
faaliyetleri dışından gelen gerçek bir olay olan mücbir sebep, zararı idareye
yüklenebilir olmaktan çıkaran, zararla idari faaliyet arasında nedensellik
bağını ortadan kaldıran etkenlerin başında gelir. Bu duruma göre de olayın
gelişimi ve zararın belirtilen niteliği karşısında idarenin tazmin
sorumluluğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır. Aynı konu ile ilgili olarak açılan davalarda
Bursa 2 İdare Mahkemesi de aynı görüşte olup 28.09.2000 tarih, 1999/1257 E. Ve
2000/867 K. Sayılı ilamında "nedensellik bağı bütünüyle ortadan
kalkan mücbir sebep hallerinde idarenin tazmin sorumluluğuna
gidilememektedir" demek suretiyle davanın reddine karar vermiştir.
Tüm bu hususlar göz önüne alındığında
müvekkilim Değirmendere Belediyesi'nin söz konusu binanın yıkılmasında hiçbir
kusuru bulunmamaktadır. Çünkü müvekkilimin inceleme ve denetleme konusunda
herhangi bir ihmali bulunmamaktadır. Dolayısıyla davaya taraf değildir ve
tarafımız açısından davanın reddi gerekmektedir.
Bilirkişi ......... ...........' in
vermiş olduğu raporda konutların değerine ilişkin olarak yapmış olduğu
tespitler ve Davacı tarafın talep etmiş bulunduğu maddi tazminat miktarı
fahiştir. Bilirkişi raporunu kabul etmiyoruz. Bilirkişinin yapmış olduğu inceleme
neye göre yapılmış belli değildir. Hasarlı, yıkılmış durumda bulunan binanın
üzerinden bilimsel veriler kullanılmadan çıplak gözle yapılan muayenenin hiçbir
bilimsel ve hukuki değeri yoktur.”
HUKUKİ SEBEPLER: İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler, Borçlar Kanunu
, İlgili diğer mevzuat.
DELİLLER : Tapu Kayıtları, İmar
durumu, Yasal ve Takdiri Diğer Deliller.
İSTEM SONUCU : Yukarıda arz ve izah
ettiğimiz sebeplerden ötürü bilirkişi
raporuna itirazımızın kabulüne, davacı tarafın davasının reddine, yargılama
giderlerinin davalıya yükletilmesine, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 4667
Sayılı Kanunla değişik 164/son fıkrası uyarınca karşı taraf vekalet ücretinin
Avukat olarak adımıza hükmedilmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve
talep ederiz. ../../....
DAVALI VEKİLİ
.........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder