............. İDARE MAHKEMESİ
SAYIN BAŞKANLIĞI'NA
CEVABA CEVAP
VEREN DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
KONU :
../../....
tarihinde tebellüğ ettiğimiz cevap dilekçesine ve ../../.... tarihli ara
kararına idarece verilmiş olan cevaplara karşı cevaplarımızın ve beyanlarımızın
sunulmasıdır.
I - DİLEKÇEMİZİN ÖZETİ ve DAVA KONUSU İŞLEMLERDEKİ İPTAL
NEDENLERİNİN SAPTANMASI
A - ANAYASAYA, YASAYA ve İLGİLİ
SAİR MEVZUATA AYKIRILIK
Yasada ........ Bölgesi için yapıldığı gibi
sadece "yapı için yasaklanmış afet bölgesi" şeklinde bir düzenleme
yoktur. İlgili 14. maddede "yapı ve ikamet için yasaklanır"
denilmektedir. İlgili yasada böyle bir tehlike varsa önlem alınması ve
insanların tehlikeden uzaklaştırılması amaçlanmıştır ve dolayısıyla idareye
böyle bir takdir yetkisi tanınması söz konusu değildir, olması da düşünülemez.
...... alanı ile diğer alanlar arasında tamamen yasaya aykırı olarak yaratılmış
"yapı için yasaklanmış afet bölgesi" - "yapı ve ikamet için
yasaklanmış afet bölgesi " ayrımı, açıkça ilgili yasalara aykırıdır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından davaya
verilmiş olan cevaplarda, Bakanlıkça düzenletilmiş ve onaylanmış bütün
raporlarda, Bakanlıkça gerek bilgilendirme raporu gerekse diğer şekillerde
yapılmış olan bütün resmi açıklamalarda 7269 sayılı yasa uyarınca bu bölgede
yeni yapılaşma yapmanın kesinlikle mümkün olmadığından bahsedilmektedir. Eğer
bu bölgede bugüne kadar yapılmış olan bütün işlemlerde belirtildiği gibi bir
çökme ve sular altında kalma "SEBEP"
olgusu gerçekleşecekse bu doğru sayılabilir. Buna rağmen yeni yapılaşma
için ............'a izin verilmiş olması (../../.... tarih ve ../.... sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı), açıkça ve tartışma götürmez bir şekilde (davalı
Bakanlığın da belirttiği gibi) 7269 sayılı yasaya aykırıdır. Yine bu işlem,
açıkça yasaya aykırı olması göze alınarak bir grup ve /veya kişi lehine ve
diğer vatandaşlar aleyhine zarar doğmasına neden olacak şekilde bir işlem tesis
edilmesi anlamına gelir ki, bu da hiçbir hukuk düzeninde tasvip edilmeyen bir
durumdur. Burada yapılmış olan işlemlerde artık amaç açısından aykırılık olup-
olmadığını bile tartışmaya gerek kalmaz.
ANAYASAYA AYKIRILIK İDDİAMIZ :
Davamızla ilgili olması bakımından bu ../../....
tarih ve ../.... sayılı Bakanlar Kurulu Kararı açıkça Anayasa m. 10 / 2
"Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
hükmüne aykırıdır. -
Aşağıda da açıklanacağı üzere, dava konusu
işlemlerin sebebinde "gerçek olma", amacında ise "kamu
yararı" bulunmadığından; yapılmış olan hak sahipliği çalışması , tapulara
düşülmüş olan şerhler ve bir sermaye grubuna (haklı kılacak özel bir statü ve
durum olmadan) açıkça ayrık tutarak yapılmış olan bütün işlemler, Anayasamızın
10. 11. 35. 40. maddelerine ve Anayasanın ruhuna aykırı bulunmaktadır.
SEBEP AÇISINDAN HUKUKA
AYKIRILIK :
Yapılmış olan işlemlerin sebebi "bu
bölgenin yani 5.5 km2 'lik bir alanın oluşacak bir depremde tamamen
çökecek ve sular altında kalacak olması"dır. İdari işlemlerin tesis nedeni
her şeyden önce "gerçek olmalıdır" bu bundan başka bu işlemin tesisi
"zorunluluk" arz etmelidir.
Gerek Temmuz 2000 raporunda, gerekse diğer araştırmalar ve basında çıkan
haberlerde arazi yapısı ve çökme hadisesi açısından daha riskli olduğu
belirtilen ve bugün itibariyle 4000'i aşkın, gelecekte ise 20.000'in üzerinde
işçinin çalışacağı bir Sanayi Tesisinin burada kalmasının, dahası yeni
yatırımlar yapmasının önerildiği bir yerde hangi "gerçeklik" ve
"hangi zorunluluktan" bahsedilebilir.
Dolayısıyla yapılmış olan idari işlemlerin sebebi yoktur. Gösterilen
sebepler ise gerçeklikten ve zorunlu olmadan uzaktır.
KONU AÇISINDAN HUKUKA AYKIRILIK
İdari işlemin konusu ile sebebi arasında uygun
sebep sonuç ilişkisinin bulunması, bir başka ifade ile sebeple konu arasında
ölçülülük olması gerekir. Konu (hak sahipliği çalışması, bölgenin yapı ve
ikamet için yasaklanması, evlerin yıktırılması, mahallenin boşaltılması),
sebebin objektif hukuki sonucu olmalı, sebep idari işlemi yapmayı zorunlu
kılmalıdır. Burada ise sebep, mahalle
sakinleri, söz konusu olduğunda idari işlemi yapmayı zorunlu kılmakta ; kamu
yatırımları (arıtma tesisi ve tüm bölgeyi, ....... mahallesi dahil olmak üzere
saran alt yapısı) ve yabancı ortaklı bir Sanayi tesisi söz konusu olduğunda ise
aynı idari işlemleri zorunlu kılmayarak, tam tersi bir uygulamaya (konuya)
cevaz vermektedir. Burada idari işlemlerin konusu kişi ve kurumlara göre özel
ve farklı haller alabilmektedir. O zaman burada idarece tesis edilen işlemlerin
konusunda "ölçülülükten" ve
"objektiflikten" söz edilmesi mümkün olamamaktadır.
AMAÇ AÇISINDAN HUKUKA AYKIRILIK
Yukarıda da belirtildiği gibi, burada amaç
açısından hukuka aykırılık o kadar açıktır ki, tartışma konusu bile yapmaya
gerek yoktur. Sadece bir kişi veya grubun çıkarına olan veya siyasi saik
taşıyan bir amacı gerçekleştirmeyi hedefleyen idari kararlar ve işlemler somut
bir şekilde amaç unsuru açısından hukuka aykırıdır. Eğer çökme ve sular altında
kalma olgusu (SEBEP) ve buna bağlı olarak evlerin yıkılması ve bölgenin boşaltması,
insan yaşamının yasaklanması (KONU)
doğru ise ; bu, ....... için de, ...... Mahallesi için de ve diğer
alanlar için de aynen geçerli olan bir idari ve düzenleyici işlemi zorunlu
kılar. Dava konuların da ise; aksine .......... ayrık tutulmuştur. Bu ayrık
tutmayı haklı kılacak özel bir statü ve durum mevcut değildir. Beraberinde;
a-) ..........' da insanlar çalışmaktadır ve
barınma yerleri ve misafirhaneler düşünüldüğünde burada kalmaktadır. (İnsan
Unsuru)
b-)
...... ekonomik değeri çok yüksek olan bir işletmedir (Ekonomik Unsur)
c-)
......'da aynı bölgede bulunmakta
ve aynı çökme ve sular altında kalma riski altındadır. ( Coğrafi Unsur ve Sebep
Unsuru )
d-) Sebep afete maruz olma ve çökme ise bu idari
işlemleri konusu içinde .......... da yer almalıdır ( Konu Unsuru, Gerçeklik,
Zorunluluk, Eşitlik)
Eğer işlemlerin konusu içinde ........ yer
almıyor, yer almama nedeni objektif açıdan geçerli bir nedene dayandırılmıyor
ve dahası yapılmış olan tüm işlemlere, açıklamalara ve alınmış olan bütün
kararlara, açık yasa hükümlere aykırı olarak ..........'ya yeni yapılaşma izni
de veriliyorsa buradaki durumun objektif izahı şudur: "Buradaki idari
işlemler deprem gibi bir doğal afetten yararlanılarak, bir sermaye grubu lehine
ve diğer vatandaşların mülkiyet ve ekonomik yaşam haklarını hiçe sayarak tesis
edilmektedir ki, bu açık bir şekilde HUKUKU HİÇE SAYMAK anlamına
gelmektedir."
Amaca aykırılık değerlendirilmesi yapılırken şu
hususların üzerinde özellikle durulmalıdır : Bayındırlık ve İskan Bakanlığı -
Afet İşleri Genel Müdürlüğünce, ..... Valiliği - Bayındırlık ve İskan
Müdürlüğü'ne "çökme bölgesi" konulu olarak yazılmış olan 24 Ekim 2001
tarih ve 17580 kayıt numaralı yazıda (Davalı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
tarafından mahkemenizin ../.... E. numaralı dosyasına sunulmuş olan EK-2 Nolu
delil) aynen : "...... ....... Tesisleri uzun dönem
planında gösterilmiş olan tevsii alanları ile bugünden öngörülemeyen ancak
ileride ihtiyaç duyulabilecek ilave tevsii alanlarının söz konusu raporun özet
sayfalarında (???) belirtildiği üzere, inşaa edilebileceğine dair ilgili
Belediyelere Genel Müdürlüğümüzce yazı yazılması istenmektedir." denmektedir. .......... bu istemi açık bir
şekilde anlaşıldığı üzere ilave tevsii alanları içindir. Bahsi geçen ilave
tevsii alanları ise: şu anda üzerinde bulunan binaların yıktırılması ve
boşaltılması öngörülen yerlerdir. En önemlisi de bu istem, belki de erken
davranılarak, daha jeolojik etüt raporlarının sonuçlarının yeni açıklandığı,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca afete maruz bölge işlem dosyası tamamlanarak
Bakanlar Kuruluna sunulduğu ve imzalarının tamamlanmasının beklendiği bir
zamanda yapılabilmiştir. Her ne kadar Bakanlıkça kendisine
".......Uygulamada, kurum ve belediyelerce hazırlatılacak, Bakanlığımızca
da hazırlatılacak raporlar esas alınmalıdır. Her bir raporun kapsadığı
alanlarda yapılacak uygulamalar rapor içeriğince ayrıntılı olarak
belirtilmiştir." Şeklinde cevap verilmiş ve bu cevap delil olarak
Mahkemenize sunulmuş ise de (EK-2)- ardından yürütmeye tek yetkili Bakanlık
olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığının işlem yaptığı, ve ../../.... tarih ve .. sayılı yazısı ile
teklif uyarınca ve Bayındırlık ve İskan Bakanı'nın da imzasını taşıyan
../../.... tarih ve ../... sayılı Bakanlar Kurulu Kararı alınmış ve bu karar
ile .........'a özel bir imtiyaz tanınmıştır.
Çok açıktır ki, yapı ve ikamet için yasaklanmış,
üzerindeki binaları yıkılmış bir yerin kamulaştırılması çok daha az külfetli ve
kolay olacak veya ...........'a hediye edilmesi ...... fidanlığına nazaran daha
sorunsuz olacaktır. "Bu alanın kamulaştırılmasının mümkün olmadığını
belirtmek" te; olsa olsa en fazla "bu alanda yeni yapı yapılmasına
kesinlikle izin verilemez" açıklaması kadar samimi olabilir ki; bu samimi
açıklamaların sonucunun ne olacağı,
müvekkillerimizin ve bölge halkının son derece malumudur.
AÇIKLAMALAR
ve TARTIŞMALAR
Bu bölümde yukarıda sayılmış olan hukuka
aykırılıklar, dava konusu edilen işlemlerin başlıkları altında toplanarak,
idarece bugüne kadar yapılmış olan işlemler, açıklamalar ve uygulamalar ile
birlikte açıklanmaya çalışılmıştır. İdari işlem ve açıklamaların unsurları,
gerçeklik açısından ve hukuka uygunluk açısından tartışma konusu yapılmış ve
hukuka aykırılıklar kanıtları ile birlikte açık bir şekilde gözler önüne
serilmiştir. Son bölümde ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığından sorulması ve
istenmesi gereken hususlar ile Delillerimize ilişkin olarak Mahkemeden
taleplerimize yer verilmiştir.
Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel
Müdürlüğünün 27 Ağustos 2001 Tarihli Hak
sahipliği Çalışması Yapılmasına İlişkin İşlemi ve ...... Valiliğince
Başlatılmış Olan Hak Sahipliği Çalışması Hakkında
Cevap dilekçesinde hak sahipliği çalışmasının
henüz sonuçlanmamış olduğundan, inceleme komisyonunun hak sahibi olabilecek
ilgililer hakkında henüz bir karar vermediğinden ve henüz menfaat ilişkisinin
kurulmadığından söz edilmektedir. Oysa; Yapılmış olan hak sahipliği çalışması
hakkında açmış olduğumuz davamızın konusu; Ne ...... Valiliğince verilmiş olan
cevapta belirtildiği gibi müvekkilimizin de hak sahibi olmasına ilişkindir, ne
de Bakanlıkça belirtilmiş olan cevapta belirtildiği gibi hak sahipliği için
kurulmuş olan komisyonun kararlarına karşıdır. Buradaki dava konusu bizzat hak
sahipliği çalışmasının zaman, şekil ve amaç açısından hukuka aykırı olması,
daha da ötesinde hukukun ve Anayasanın Temel İlkelerine açıkça aykırılık teşkil
etmesidir. Buradaki menfaat ilişkisi ise; (aşağıda açıklandığı üzere Genel
Hayata Etkililikten söz etmek mümkün olmadığı halde) yapılmış olan idari işlemin
20.09.2001 - 20.11.2001 tarihleri ile sınırlı olarak yapılması, bu tarihler
arasında başvurmayanların hak sahibi olma haklarını yitireceklerinin
bildirilmiş olmasıdır. Başka bir ifade ile buradaki menfi menfaat ilişkisi,
müvekkilimin hak sahibi olabilme imkanının hukuken ortadan kaldırılmış
olmasıdır. Şöyle ki:
a-) ../.... sayılı Bakanlar Kurulu Kararının
varlığı imzaları tamamlandıktan sonra, ../../.... tarihleri ile ../../....
tarihleri arasında Belediyece ve ...... Mahallesi muhtarlığınca mahallinde ilan
edilmiştir. Dolayısıyla hak sahipliği çalışmasının yapıldığı tarihler olan
../../.... tarihi ila ../../.... tarihleri arasında bu bölgenin afete maruz
bölge olduğu konusunda, bölge halkının hiçbir bilgisi yoktur. Zaten; işte bu
sebeple açmış olduğumuz davamızda
dayanılan unsurlardan en önemlisi de "tüm çabalarımıza rağmen öğrenememiş
olmamız nedeniyle" Bakanlar Kurulu Kararının bulunmayışı idi.
b-) Yapılmış olan jeolojik etüt raporu ve bunun
sonrasında Bakanlar Kurulunca Afete Maruz Bölge olarak kararlaştırma işlemleri
7269 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca yapılmış olan işlemlerdir. Toplu nakil
konusu ise 7269 sayılı yasanın 16. Maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
İdarece davaya verilmiş olan cevapta, 7269 sayılı yasanın 16. Maddesi uyarınca
henüz hiçbir işlem yapılmamış olduğu açıkça yazılıdır. Oysa hak sahipliği
çalışması, afete maruz bölge olarak kararlaştırılmaya ilişkin olmayıp, toplu
nakle ilişkin bir işlemdir
c-) Hak sahipliği çalışması yapılması için
mahallinde yapılmış olan ilan, Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti
Hakkında Yönetmeliğin 16. Maddesinde sayılmış olan unsurları taşımamaktadır.
Hak sahipliği çalışması ve sonuçları hakkında yasal olarak verilmesi gereken
bilgiler işbu ilanda mevcut değildir.
Ayrıca, 4000 işçinin kalmasına ve bu sayının
2004 yılından itibaren 20.000 kişiyi aşmasına izin verilen bir ortamda ise
genel hayata etkilikten söz edilemez dolayısıyla hak sahipliği yapılabilmesi
için gerekli şartlar mevcut olmadığı gibi, yapılan çalışma gerekli yasal şekli
şartlara da uygun değildir.
....... Raporu, İstanbul Üniversitesi Raporu
(Temmuz 2000), bizzat 16.04.2001 tarihli raporlar okunduğunda açık bir şekilde
görülecektir ki, bahsi geçen ve gerçekleşeceği iddia olunun risk 5,5 km2' lik
bir alüvyon kütlesinin çökmesidir. Temmuz 2000 raporu sayfa 59 orta kısımda
aynen " ..... Mahallesi camii dolayında çökme hattı kesintiye
uğramaktadır. Batıdan .... tarafından gelen çökme düzlemi üzerindeki çökme
miktarı camii alanında sıfırlanmakta ve biraz kuzeyden tekrar sıfırdan başlayan
çökme doğuya doğru (..... tesisleri yönünde) artarak devam etmektedir. 2.35
m.ye kadar artan çökme miktarı daha sonra tekrar azalarak ...........'ın doğu
kapısının 1 km güneydoğusunda sıfırlanmaktadır." denmektedir. Yine ayrı
raporun 58. Sayfasında sonuç ve önerilerden hemen önceki paragrafta aynen
"........ fabrikasının güney kesimleri yer üstü suları bakımından
zengindir. Buralarda hem daha evvelki depremlerde oluşan eski çökme hattı, hem
de 17 Ağustos depreminde oluşan yeni çökme hattı görülmektedir"
denilmektedir. Davalı tarafça dosyaya
önemli bir kısmı çıkartılarak sunulmuş olan işbu rapor yine dosyalara sunulmuş
olan krokiler takip edilerek okunduğunda anlaşılacaktır ki; öngörülen bu
tehlikeler sadece ........ Mahallesi için değil, daha çok oranda olarak
........ Tesisleri ve diğer alanlar için de aynen geçerlidir.
İşte müvekkillerimizin bulunduğu alanda tamamen
aynı olan bir yerde bulunan, depremde en çok çökmenin yaşanmış olduğu ......
Tesislerine bu bölgede ekonomik ömrü boyunca kalma izni verilmiş; bununla da
yetinilmeyerek yine dosyada mevcut Kasım 2001 bilgilendirme raporunun 41. ve 42
sayfalarında defalarca üstüne asılarak tekrarlanan "bu tür tesislere yeni
bina yapılmasına izin verilememektedir ; sahada mevcut sanayi tesisi varsa bu
tesisin durumuna ve yerine göre önlem alınabilir. Ancak Afete Maruz Bölge
içinde yeni yapılaşmaya 7269 sayılı yasa gereği kesinlikle izin verilemez
" denilmesine rağmen, çalışan sayısını 4000'den, 2004 yılında 20.000
kişiye çıkartma sonucunu doğuracak yeni yapılaşma izni de ../../.... tarih ve
../.... sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tanınmıştır.
Üstüne basarak tekrar belirtmek isteriz ki,
malum senaryo uyarınca, burada gerçekleşeceği iddia edilen tehlike arazi
parçasının tamamen sular altında kalmasıdır. Başka bir ifade ile hiçbir önlem
alınamayacak olan, hiçbir güçlendirme ile bertaraf edilemeyecek olan (ekonomik
ve teknolojik açıdan önlenmesi mümkün olmayan) bir tehlikedir.
Sonuç olarak 20.000'ni aşkın işçinin vardiyalı
çalışma da göz önüne alındığında sürekli olarak bulunacağı bir yerin, genel
hayata etkili bir afete maruz kalacağını ileri sürmek, mantığa, hayatın olağan
akışına, hukukun vazgeçilemez temel ilkelerine tamamen aykırı bir hareket
içerisine girmek olur.
d-) Hak sahipliği çalışması, dava dilekçesi
ekinde sunulmuş olan talep ve taahhütname adlı belgenin imzalanıp, kabul
edilmesidir. Diğer bir ifade ile, dönüldüğünde muaccel kılınacak borcunu ve
Bakanlıkça tespit edilecek tazminatı ödemeyi; kanuni ipoteğe esas olacak
borçlanma senedini istendiği anda vermeyi, kanunun 40. ve diğer maddelerinden
doğacak vecibelere uymayı taahhüt etmektir. Başka bir ifade ile burada depremde
konutu ağır hasar görmüş veya yıkılmış olan kişilerle, müvekkilimiz arasında
hiçbir fark kalmamaktadır. Oysa, müvekkilimizin evi depremden hiçbir hasar
görmemiştir. Ancak, deprem sonrasında ...... Mahallesinde bulunan ve
üzerlerinde çatlak bile oluşmamış olan istisnasız bütün konutlara, şaşırtacak ölçüde çok hızlı
bir çalışma yapılarak ağır hasar ve yıkım kararı verilmiş, ardından Sakarya 1.
ve 2. İdare Mahkemelerine yapılan itirazlar üzerine, konutların hasarsız olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Dava konusu işlemlerin, hukuka aykırılıklarının bir
kanıtı da işte bu gelişmedir. Dolayısıyla cevap dilekçesinde belirtildiği gibi,
bu duruma dava dilekçesinde işaret etmemizin nedeni yapılan bu işlemlerin sırf
evlerin hasarsız olduğuna dayanarak hukuka aykırı olduğunu beyan etmek değil,
bu işlemlerdeki amaç açısından hukuka aykırılığı ortaya koymaktır. Nitekim önce
buradaki tehlikenin evlerin hasarsız olmasıyla ilgili olmadığı, tüm arazi
parçasının çökerek sular altında kalmasının söz konusu olacağının belirtilmesi,
- arkasından buna rağmen ....... Tesislerinin kesinlikle yeni yapılaşmaya
gitmeksizin ekonomik ömrü boyunca burada kalmasını önermek, - bunun haklı nedeninin açıklanamaması üzere
sebebini konut yardımı gibi yardımların yapılamamasına bağlamak, - ......
Tesislerine "peşkeş" çekilmesinin mümkün olmadığını çünkü .......
arazisinde de yeni yapılaşmanın kesinlikle yasak olduğunu belirtmek, -
adından da hem de hiçbir yeni inceleme, araştırma ve gelişme olmaksızın,
daha açılmış olan davaların esasına bile girilmeden, bütün beyan ve cevapların
aksine, Ford Tesisleri için "kesinlikle mümkün olmadığı belirtilen"
yeni yapılaşma için izin vermek; işte tüm bunlar açıkça hukuka aykırılığın
tartışılmaz kanıtlarıdır.
2- Burada konut ve sanayi ayrımına da gidilemez,
Çünkü; ...... Tesisleri için inşaatı devam eden ve yeni yapılaşma izni verilen inşaatların büyük bir kısmı
fabrika üst düzey çalışanları dahil bir çok çalışanın barınacağı konutları ve
misafir edilecek sanayici ve işadamlarının kalacakları misafirhaneleri de
kapsamaktadır. Bu alanın inşaatı tamamlandığında konut olarak kullanacak ve
sürekli burada kalacak insan sayısı, deniz mahallesi sakinlerinden ve burada
bulunan konutlardan sayıca daha çoktur.
3- ..... Fabrikasının alana ihtiyacı olmadığı,
kendine tahsis edilmiş alanın zaten yeterince geniş olduğunun ileri sürülmesi
de mümkün değildir. Her şeyden önce, ..... Tesislerine en az 4 kat daha büyümek
için izin verilmiştir. ...... Tesislerine mevcut alan zaten yetersizdir ki bu
büyüme gerçekleştiğinde ...... Mahallesinin tamamı bile .....Tesisleri için
yetersiz kalacaktır. Zaten işte bu nedenledir ki, ..... şirketi tarafından
ilave tevsii alanlarına ihtiyaç duyulduğu ve buralarda yeni yapılaşma izninin
Bakanlıkça verilerek, belediyesine bildirilmesi talep edilmiştir. Bu büyüme
gerçekleşmeden bile ..... Tesislerine taşıma yapan araçların park alanı olarak
...... Mahallesi sakinlerinden alanlar kiralanmaya başlanmıştır. Bu husus
mahkemece yapılacak bir keşif sonucunda da açıkça görülebilecektir. Sonuç
olarak mevcut haliyle bile arazi kiralamaya ihtiyaç duyulan bir ortamda,
......'un yeni alana ihtiyaç duymadığını bahsetmek inandırıcı olamayacaktır.
Sonuç Olarak; Yukarıda da açıklanmış ve
belirtilmiş olan tüm bu sorular cevaplanmadan, çelişki ve belirsizlikler
giderilmeden, bölge halkının hiçbir şeyden tam ve açık olarak haberi
olmaksızın, daha da önemlisi yasal ve şekle ilişkin unsurlar tamamlanmadan,
yangından mal kaçırır gibi, insanların dönmeleri mümkün olmayan ve unsurları
hakkında hiçbir şey bilmedikleri bir taahhütte bulunmaya zorlanmaları hukukun
temel ilkelerine, Anayasal İrade Özgürlüğü'ne ve yukarıda açıklanan mevzuat
hükümlerine açık bir şekilde aykırıdır. Hukukumuzda hiçbir kişi ve kurum
sonuçları ve hükümleri hakkında hiçbir şey bilmediği bir olgu için dönemeyeceği
bir taahhütte bulunmaya zorlanamaz ve bu taahhütte bulunmaması hak kaybına
neden olarak gösterilemez. Buradaki dava konusu bizzat hak sahipliği
çalışmasının zaman, şekil ve amaç açısından hukuka aykırı olması, daha da
ötesinde hukukun ve Anayasanın Temel İlkelerine açıkça aykırılık teşkil
etmesidir. Tüm bu hukuka aykırılıklar ve belirsizlikler içerisinde ve yapılan
ilanda yer alması gereken unsurlar da mevcut olmadığından hakkında hiçbir şey
bilmediği bir taahhütte bulunması beklenemeyeceğinden müvekkilimizin başvurması
zaten beklenemezdi ve mevcut 195 davacıdan sadece 15 kişi ihtirazı kayıt ile başvurmuş, başka bir başvuru da olmamıştır.
İşte bu nedenle Komisyonun vereceği karar zaten müvekkilimiz ile ilgili
olamayacaktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, hiçbir
düzenlemenin bu şekilde bir işlem yapılmasına cevaz veremeyeceğini düşünüyoruz.
Bu şekilde hak sahipliği çalışmasının yapılmasının hukukumuzda mümkün
olmadığını bir kez daha belirtmekle birlikte, eğer hak sahibi olanların tespiti
hakkındaki yönetmelik, bu şekilde hak sahibi çalışması yapılmasına uygun ve
cevaz vermekte ise veya bu şekilde yorumlanmaya açıksa; yukarıda açıklanan
nedenlerle açıkça Anayasa 'nın 10. 11.
35. 40. maddelerine ve Anayasanın ruhuna aykırı bulunmaktadır.
ANAYASAYA AYKIRILIK İDDİAMIZ :
Bu nedenle de Hak Sahibi Olanların Tespiti
Hakkındaki yönetmeliği ilgili maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasında
bulunuyoruz.
../../.... Tarihli Jeolojik
Etüt Raporu Hakkında
H u k u k a
A y k ı r ı l ı k
16.04.2001 tarihli raporun hukuka aykırılığı
hiçbir teknik incelemeyi gerektirmeksizin açıkça ve ilk bakışta görülmektedir,
çünkü; birçok belirsizlikleri, çelişkileri ve haklı hiçbir nedene dayanmayan ve
dayanması mümkün olmayan eşitsizlikleri barındırmaktadır. Buradaki
değerlendirmeler ve kullanılan takdir yetkileri objektif, tarafsız ve doğru
kullanılmamıştır. Bir başka ifade ile,
objektif hukukun önceden belirli bir sebebe bağladığı hukuki sonuç ve amaçtan
farklı ve başka bir sonuç elde etmeye yönelinmiştir. Yapılmış olan işlemler
açıkça konu, amaç, şekil açısından hukuka ve yasaya aykırıdır. (7269 say.
Yasada ...... Bölgesi için 16.04.2001 tarihli raporda önerildiği gibi sadece
"yapı için yasaklanmış afet bölgesi" şeklinde bir düzenleme yoktur.
İlgili 14. maddede "yapı ve ikamet için yasaklanır" denilmektedir.
İlgili yasada böyle bir tehlike varsa önlem alınması ve insanların tehlikeden
uzaklaştırılması amaçlanmıştır ve böyle bir takdir yetkisi tanınması söz konusu
değildir, olması da düşünülemez. Nitekim Bakanlığa bu tür bir takdir hakkının
tanınmamış olduğu cevap dilekçesinin 7. Sayfasının başlarında da açıkça
belirtilmektedir.
Dolayısıyla ../../.... tarihli bu rapor bilimsel
olmaktan çok, yasal olmayan ayrımlara gidebilecek kadar takdir yetkilerinin
kullanıldığı, belirli bir amaç doğrultusunda hazırlanmış olan bir rapordur.
Ayrıca yasal olmayan bu ayrım ile kalınmayıp,
çok riskli ve batarak sular altında kalacağı iddiası ile yapılan bu işlemlerden
sonra, öğrenebildiğimiz kadarıyla bu defa tam tersine bir uygulama ile .....'a
4 kat daha büyümek ve genişlemek, yeni yatırımlar ve yapılar yapmak için,
../../.... tarih ve ../ .... sayılı B.K. Kararnamesi ile yeni ve özel bir izin verilmiştir.) (Davalı
idareler tarafından 7269 sayılı yasa uyarınca kesinlikle mümkün olmadığı, cevap
dilekçesinde ve Kasım 2001 Bilgilendirme Raporu ile defalarca belirtildiği
halde). İşte bu gelişme, yukarıda değinmiş olduğumuz belirli bir amacın açıkça
ortaya konmasıdır.
A ç ı k l a m a s ı
Bu rapor, biri ..... şirketince sadece kendi
bölgesi için hazırlatılan, diğeri ise İstanbul Üniversitesine Bakanlıkça
hazırlatılmış ve ..... Tesisleri hariç
olmak üzere inceleme yapılmış olan iki ayrı rapora dayanarak ve orada yer alan
sonuca ilişkin verileri aynen alarak düzenlenmiştir. ../../.... tarihli bu
rapor, bölgede hiçbir teknik ve jeolojik inceleme ve araştırma yapılmaksızın,
bu iki raporun değerlendirilmesi sonucunda hazırlanmıştır, dolayısıyla kendisi
incelemeye dayalı bir teknik rapor değildir. Bunun sonucu olarak, ../../....
tarihli işbu raporda ... bölgesi için "yapı için yasaklanmış bölge"
(7269 say. Yasada ... Bölgesi için yapıldığı gibi sadece "yapı için
yasaklanmış afet bölgesi" şeklinde bir düzenleme yoktur) bunun dışındaki
diğer alanlar içinse "yapı ve ikamet için yasaklanmış bölge" olarak
kararlaştırılması sonucuna varılmıştır. Oysa dayanak alınan bu iki rapor, olayı
açıklama mekanizmaları, inceleme yöntemleri ve özellikle de inceleme yapılan
derinlikleri açısından birbirinden farklıdır. Bu raporların farklı inceleme
yöntemleri ve mekanizmalarla düzenlenmiş bulunduğu, bizzat ../../.... tarihli
raporda da açıkça belirtilmiştir. Oysa bu iki bölge bulundukları alan, çevre ve
zemin açısından hiçbir fark taşımamaktadır; dahası deprem sonrasında en çok
çökme yaşanan yer ..... bölgesidir, bu
unsur halihazır haritalarda açıkça görülmektedir.
Yine bizzat ../../.... tarihli raporun ilk
sayfasının son bölümlerinde aynen; " ....İzmit Körfezindeki tektonik
ilişkilerde birçok belirsizliğin olduğu, bu konuda değişik kamu kurumlarınca
araştırma projelerinin yürütüldüğü ve kesin sonuçlara henüz ulaşılmadığından
......" denilmekte ve raporun temeli bu belirsizlikler ve çelişkiler
üzerine oturtulmaktadır. Oysa bu rapor,
sonrasında yapılan hak sahipliği çalışması, ../../.... tarih ve ../.... sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı gibi birçok işlemin temelini oluşturmaktadır.
Sonuç Olarak ;
a-) Bu farklılığın ve .... Tesislerinin burada
kalmasının nedeni, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Afet İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından ve dosyaya sunulmuş cevap dilekçesinde ..... gibi sanayii
tesislerine konut ve küçük işlerleri gibi kalıcı konut ve işyeri yardımı
yapılamaması olarak açıklanmıştır. (O zaman, bu rapor bilimsel olarak
düzenlendiği için ve bu sonuca ulaşıldığı için değil, sözde işte bu açıklamada
belirtilen nedenlerle ....... Tesislerinin burada kalması önerilmiştir. Sonuç
olarak, bilimsellik burada ortadan kalkmaktadır. Zaten bu raporda aynı yer
farklı şekillerde tarif edilmiş ve sonrasında tarifleri farklı olduğu için
farklı sonuçlara ulaşıldığı bildirilmiştir.) Oysa bu açıklamada yeterli
değildir çünkü, yine bu yardımların yapılamadığı ...... Yem Fabrikası ve Tavuk
Üretme Çiftliği, Serbest Bölge, Küçük Sanayi Sitesi, ..........'a ait Hayvan
Üretme Çiftliği ......... Tesisinden
farklı olarak hem yapı hem ikamet için yasaklanmış bölge olarak
kararlaştırılmıştır. (İddia ediyoruz ki,
sırf bu işlemleri hukuka uygun hale getirmek adına sanayi ve konut ayrımına
gidilmek zorunda kalınacak ve çok yakında diğer sanayi tesislerine de burada
kalmak ve hatta yapı yapabilmek için izinler verilecektir. Ancak bu yeterli
olamayacaktır. Çünkü söz konusu sanayi alanları içinde "konut" vasfında
olarak kullanılacak yerler o kadar çoktur ki, bu sayı deniz mahallesinde
yaşayanların bir kaç kat fazlasına ulaşmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi
örneğin ....... alanı içinde yer alan ve konut olarak kullanılacak yerler bile
...... Mahallesindeki insanlardan daha fazlasını barındırmaya yeterlidir. Yine,
"afete maruz bölge" içinde bulunan arıtma tesislerinin bir çok
çalışanını ve idari diğer personeli barındıracak olan binalar, bu riskli alana
hem de Bayındırlık ve İskan Bakanlığının ve İller Bankasının onayı da alınarak
yapılmıştır.
b-) Bu bölgedeki risk bir deprem anında bölgenin
tamamen çökmesi ve İzmit Körfezinin suları altında kalması olarak açıklanmış ve
Devletin vatandaşa rağmen Anayasal görevi olarak vatandaşı koruma görevi
bulunduğu için bu bölgedeki insanların toplu nakli uygun görülmüştür. Yapılan
açıklamalar uyarınca bu nakilde hak sahibi olabileceklerin sayısı sadece 700
kişidir. Ancak, yapılmış olan çalışmaların hukuka aykırılığı açık olduğundan,
başvurma anında en az 20 yıl borçlanma söz konusu olacağı bilindiğinden, bölge
halkınca başvurular yapılmamıştır ve bu sayı 100 civarındadır. Buna karşılık,
...... Tesislerinin gerekli güçlendirmeleri yaparak bu bölgede kalması
önerilmiştir. Tüm kara parçasının çökmesi ve sular altında kalması riskine
karşı ........ hangi güçlendirmeyi yapabilecektir.? Özellikle ...... Limanı
için denizin hemen üstünde çalışacak olan işçileri ne şekilde koruyabilecektir.
Devletin ........ Fabrikasında çalışmakta olan 4000 ve alınan yeni kararlar
uyarınca çok yakında ,20.000 'i aşacağı kesin olan işçileri Anayasal olarak
koruma görevi yok mudur?
c-) .......'un kendi kurullarında onaylanmış
olan planı ..........'teki araç üretim fabrikasını ....... Tesislerine
taşımaktır. ../../.... tarihli
....Gazetesi ve ../../.... tarihli ........ gazetelerinde çıkan haberler aynen
şöyledir.: " 17 Ağustos'tan sonra afete maruz bölge ilan edilerek
yapılaşmaya kapatılan .....'teki ..... arazisi Bakanlar Kurulunun gizli kararı
ile yatırıma açıldı. ...... ve ........
bundan böyle insan yaşaması ve yapılaşma kesinlikle yasak. Ama bütün bunlara
rağmen , hükümet gizli bir kararla sadece .........'a yeni yatırımlar için izin
verdi. Bu yatırımlar sonrasında ......... Fabrikasında 4.000, kurulacak olan
yan sanayi parkındaki 7 firmada 600, 73 yan sanayi firmasında ise 8.000 kişi
istihdam edilecek, 2004 yılında ......'daki üretimin ........ Fabrikasına
aktarılması ile de bu istihdam fabrikada 1.500, yan sanayide 6.000 kişi daha
artacak." (20100 işçi) (Gazete kupürleri Mahkemenizin ../.... E. sayılı
dosyasına sunulmuştur )
Tüm bu gelişmeler yapılmış olan bu idari
işlemlerin amacını açıkça ortaya koymaktadır. ..... Tesislerinin bu bölgede
açılacak olan bir alana ciddi olarak ihtiyacı vardır zaten mevcut alan yetersiz
bulunmaktadır ve yapılmış olan bu idari işlemlerin hukuki nitelendirmesi
açıkça: , objektif hukukun önceden belirli bir sebebe bağladığı hukuki sonuç ve
amaçtan farklı ve başka bir sonuç elde etmeye yönelmektir. İşte bu nedenle
açıkça hukuka aykırılık unsurunun varlığı, tartışmasızdır. Diğer bir ifade ile
böyle büyük ve yakın bir risk varsa, ..... Tesisleri ve daha da önemlisi çok
yakında 20.000 kişiyi aşacak çalışanı
niçin sular altında kalma riskiyle baş başa bırakılmaktadır. Eğer, böyle
bir risk mevcut değilse, o zaman ..... alanı dışında kalan yerler niçin zorla
boşaltılmakta ve niçin insanlar (2'şer 3'er katlı evlerinin yıkılması, bunun
karşılığında ise uzunca bir dönem ağır bir şekilde borçlandırılarak kalıcı
konut verilmesi gibi telafisi mümkün olmayan bir duruma sokulmaktadır. Burası
gerçekten riskli bir alan mıdır? Yoksa böyle gösterilerek, .....'un
ihtiyaçlarına mı tahsis edilmeye çalışılmaktadır?
Cevap dilekçesinde ../../.... tarihli raporun
teknik bir rapor olduğundan ve ancak teknik bir rapor ile çürütülebileceğinden
bahsedilmektedir. Her şeyden önce bu rapor, amaç doğrultusunda hiçbir teknik
inceleme yapmaksızın, tamamen takdir yetkileri kullanılarak ve yukarıda
açıklandığı şekliyle yasada bile bulunmayan ayrımlara giderek, iki farklı
raporu, belirli bir amaç doğrultusunda olarak değerlendiren bir rapordur. "Tüm ayrıntıları ile düzenlenmiş ve 62
sayfayı aşan raporlar, ilgili bölümler alınarak 5 sayfa olarak ../../....
tarihli rapor düzenlenmiştir. ( Mahkemece, davamızın esasını teşkil eden ve
büyük önem taşıyan Temmuz 2000 raporunun tamamının getirtilmesi istenmelidir ve
bu rapor Bayındırlık İskan Bakanlığında mevcuttur.) Bir an için bu raporun
teknik bir rapor olduğu düşünülse bile,
bugüne kadar bir çok kez ve diğer teknik raporlar tarafından çürütülmüş
bulunmaktadır. Her şeyden önce ...... tarafından hazırlatılmış olan raporun ve
Temmuz 2000 raporunun birçok kısmı bu raporla çelişmektedir. .... raporunda, bazı güçlendirme önlemleri
alınarak burada kalınabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Oysa, 16.04.2001 tarihli
raporda, tehlikenin tamamen arazi parçasının çökerek sular altında kalması
olduğundan ve bu tehlikeye karşı hiçbir önlem almanın söz konusu
olamayacağından söz edilmektedir. (Buna rağmen bu raporda nasıl .....'un
gerekli güçlendirmeleri yaparak 100 yılı geçen ekonomik ömrü boyunca burada
kalmasının uygun bulunduğu da bölgedeki hiç kimse tarafından anlaşılamamıştır,
sonradan bunun nedeninin ".......'a kalıcı konut ve işyeri yardımı
yapılamadığı için" olarak açıklanması da ilgi çekicidir çünkü bu açıklamanın
sonucu "kalıcı konut veya işyeri yardımı yapılamadığı için binlerce
işçinin sular altında kalmasına göz yummak zorundayız" anlamına
gelmektedir.) Bunun dışında Küçük Sanayi Sitesi tarafından hazırlatılmış olan
ve dava dilekçesi ekinde de sunmuş olduğumuz raporda, Bakanlıkta onay için
bekleyen ........ Tesisleri tarafından hazırlatılmış olan raporda ve Serbest
Bölge tarafından Boğaziçi Üniversitesine hazırlatılmış olan raporda da
../../.... tarihli rapordan farklı sonuçlara ulaşılmıştır.
Cevap dilekçesinde, işlemin iddia olunduğu gibi
hukuka aykırılık taşımadığının tek kanıtı olarak ....... tesisleri için de yeni
yapılaşmanın yasaklanmış olduğu ileri sürülmektedir. Ancak, hiçbir yeni
inceleme ve araştırma yapılmaksızın ..... Tesisleri için yeni yapılaşmaya izin
verilmiş olduğundan artık bu kanıt da dayanılması mümkün olmayan, çürütülmüş
bir kanıttır. Yapılmış olan işlemlerin objektif olmadığı kesin olarak ortaya
çıkmıştır.
Davamızın daha iyi anlaşılabilmesi ve davaya
konu edilen uyuşmazlıkların ortadan kaldırılabilmesi için şu soruların da
acilen cevaplanmaya ihtiyacı vardır:
·
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - Afet İşleri Genel Müdürlüğünce,
..... Valiliği - Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü'ne "çökme bölgesi"
konulu olarak yazılmış olan ../../.... tarih ve ..... kayıt numaralı yazıda
(Davalı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından mahkemenizin ../.... E.
numaralı dosyasına sunulmuş olan EK-2 Nolu delil) aynen :
"...... Tesisleri uzun dönem planında gösterilmiş olan tevsii
alanları ile bugünden öngörülemeyen ancak ileride ihtiyaç duyulabilecek ilave
tevsii alanlarının söz konusu raporun özet sayfalarında belirtildiği üzere,
inşa edilebileceğine dair ilgili Belediyelere Genel Müdürlüğümüzce yazı
yazılması istenmektedir. .......Uygulamada,
kurum ve belediyelerce hazırlatılacak, Bakanlığımızca da hazırlatılacak
raporlar esas alınmalıdır. Her bir raporun kapsadığı alanlarda yapılacak
uygulamalar rapor içeriğince ayrıntılı olarak belirtilmiştir."
denilmektedir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığının "ileride ihtiyaç duyulabilecek
ilave tevsii alanları" konusunda her hangi bir bilgisi var mıdır? Bu konuda Bakanlığa sunulmuş ve yukarıda
belirtilmiş olan gazetelerde çıkan haberlerde yer alan şekilde belgeler mevcut
mudur?
·
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından davaya verilmiş olan
cevaplara, Bakanlıkça düzenletilmiş ve onaylanmış bütün raporlara, Bakanlıkça
gerek bilgilendirme raporu gerekse diğer şekillerde yapılmış olan bütün resmi
açıklamalara aykırı düşen bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi alınmış
bulunmaktadır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca bu ../../.... tarih ve
../....sayılı B.K.K' na karşı açılmış her hangi bir dava var mıdır? Bayındırlık
ve İskan Bakanlığının işlemleri ve
Bakanlar Kuruluna sunulmuş ../../.... tarih ve ... sayılı yazısının
kapsamı ve konusu nedir? ../../.... tarih ve ... sayılı işlem dosyası ile ; bu
konuda Bakanlıkça yapılan tüm açıklama ve hazırlanan tüm belgeler arasında
farklılıklar var mıdır? Aynı Bakanlıkça aynı konuda mevcut bu farklılıkların,
hukuki anlamdaki haklı açıklaması nedir?
·
Bakanlıkça ../../.... tarihleri onaylanmış olan ve ../../....
tarihli raporun ve arkasından gelen bütün işlemlerin temelini teşkil eden
Temmuz 2000 tarihli raporun 1. Sayfasının son bölümlerinde aynen "Araştırma konusu çökme bölgesindeki
1200 konut, gerek ana şok gerekse artçı şoklarda çoğunlukla önemli derecede bir
hasar görmemiş olmakla birlikte, hasar tespit çalışmalarında ağır hasarlı kabul
edilmesinden dolayı, binaların sanayi tesislerinin ve arazinin kullanımı ile
geleceğine ışık tutacak bilgilerin oluşturulması amaçlanmıştır."
denilmektedir. Öncelikle hiçbir hasar
görmemiş binalara niçin ağır hasarlı raporu ve yıkım kararı verilmiştir.? Bu
raporun hazırlanma sebebi, sadece hiçbir hasar görmemiş binalara, ağır hasarlı
raporu verilmiş olması mıdır? Ağır hasarlı raporları verilmese idi, böyle bir
çalışmaya gerek duyulmayacak mıydı?
İŞLEMLERİN VE OLAYLARIN KRONOLOJİK SIRALAMASI
...... Fabrikasında yetkili olarak çalışanlardan
ve bölge halkının duyumlarından, , basından, kendimizden hiçbir bilgi ve yorum
katmaksızın elde ettiğimiz kadarıyla, olay ve işlemlerin kronolojik sıralaması
şöyledir:
....... Sanayi A.Ş tarafından ........ bulunduğu
yere yatırım yapılmak üzere başlatılan ve devam edilen girişimler üzerine
kamuoyunda çıkan, "bu alanının 2. derecede tarım alanı olduğu ve sanayi
kurulamayacağı" yönündeki tartışmalar ve açılan davalarda ...... Mahallesi
Sakinleri, büyük bir oranda gerek işsizlerine iş bulabilmek, gerekse sosyal ve
ekonomik açıdan canlılık getirmesi bakımından ..... şirketinin destekçisi olmuş,
bu alanda yatırım yapılmasını sonuna kadar savunmuştur.
Avrupa Birliği müktesebatına getirilen çevresel
yükümlülüklere ve işçilik maliyetlerine ilişkin hükümler ile özellikle otomotiv
üretiminde maliyetler olağanüstü oranda artmış ve ..... Avrupa tarafından
yatırımları Avrupa dışına kaydırma eğilimi ve planları yapılmaya başlanmıştır.
Nitekim Avrupa'da sanayisel üretimden çok bilgi üretimine başlanmıştır. Keza,
Eskişehir'de kurulu olan fabrikanın da,
zaman içinde yatırım açısından uygun ve kazançlı bir alan olmadığının ortaya
çıkması ile taşınması gündeme gelmiştir. Bunun üzerine ..... için eski .......
alanında ayrılan yerin yetersizliği gündeme gelmiş ve arayışlar başlamıştır.
Bunun üzerine 17.08.1999 depremi olmuş, bu
deprem fırsat bilinerek bölgedeki çizik bile oluşmamış, istisnasız bütün
konutlar için, şaşırtıcı bir hızla yapılan hasar tespit çalışmaları sonrasında
hemen ağır hasarlı raporu verilmiş ve yıkım kararı alınmıştır. Yapılan
itirazlar sonucunda binaların hasarsız olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu arada
yatırım için yapılmakta olan planlar belli bir süre sekteye uğramış, yeni
yatırımlar için tehlikenin boyutları incelenmeye başlanmıştır.
Ardından a-) bu bölgede çökmelerin meydana
gelmiş olduğu, b-) ..... fabrikası
bölgesinin altında boşluk bulunduğu, c-) bu bölgede bu büyüklükte bir depremin
ancak 100 yılda bir yaşanacağı, yapılacak yatırımların 30 yıl gibi kısa bir
sürede geri dönüşünün tamamlanacağı, d-) bu alanın tamamen çökmeyeceği, bu
büyüklükte bir depremde bile çökmenin çok az olduğu ve devam edip etmeyeceğinin
de kesin olarak belli olmadığı gibi sonuçlara ulaşılarak;
*Bölgenin afete maruz bölge ilan edilmesi,
*..... Fabrikasının bulunduğu alan dışındaki yerlerin boşaltılması, *bu arada
..... isminin zarar görmemesi için "..... yatırımlar yapacak"
şeklinde söylentilerin de çıkartılması, *........... Sanayi A.Ş için yeni
yapılaşmalara izin verilmesi, *ihtiyaç duyulan alanların boşaltılmasından sonra
afete maruz bölge kararının yeni bir kararla geri çekilerek boşaltılan bu alanlarda
da sanayi için yeni yapılaşmaya izin verilmesi gibi bir planın yürütülmesine
karar verilmiştir. Nitekim bu alanın boşaltılması dışında söylenenler fiilen de
gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Bu bölümde sonuç olarak müvekkillerimiz adına
belirtmek isteriz ki; mahalle halkı olarak müvekkillerimizin, bu bölgenin
riskli olduğuna ve çökeceğine ilişkin açıklamalara inancı kalmamıştır.
"Eğer böyle bir risk mevcut olsa idi, devletimiz 20.000'i aşan sayıdaki
işçinin (vatandaşımızın) sular altında kalmasına göz yummazdı ve milyon
dolarlara aşan yatırımlar bu alana yapılmazdı" şeklinde düşünmektedirler.
Onun için de evlerinin yıkılmasına ve topraklarının zorla ellerinden
alınmasına, bu şekilde mağdur edilmelerine hiçbir suretle muvafakatları yoktur.
Türk halkı olarak müvekkillerimizin, ekonomimiz ve istihdam durumumuz açısından
lehimize olan, ülkemizde yapılacak olan yabancı yatırımlara karşı çıkması ve
destek vermemesi düşünülemez. Ancak bu yatırımlara gönülden destek vermenin
sonucu, EVLERİNİN YIKILMASI, TOPRAKLARININ ELLERİNDEN ALINMASI OLMAMALIDIR.
Eğer, ..... Tesislerinin bölgeye ihtiyacı varsa, ülke ekonomisini düşünerek,
mahalle halkı olarak bütün müvekkillerimiz ellerinden gelen yardımı göstermeye
hazırdır. Ancak, topraklarının zorla alınmasına ve evlerinin yıkılmasına rıza
göstermeleri beklenmemelidir, beklenemez.
Eğer .....'un bu alana ihtiyacı yoksa (ki olduğu
çok açık bir şekilde ortadadır) ve güçlendirmeler yaparak bu alanda kalmak
mümkün ise; o zaman müvekkillerimiz de, gerekli her türlü önlemi alarak bu
bölgede kalmak istemektedir. Bu şekilde bu tehlikenin önlenmesi mümkün değil ve
tüm kara parçası çökecekse, o zaman bu çökme ...... için de aynen yaşanacaktır.
Başka bir ifadeyle, burada bir tehlike varsayılsa bile müvekkillerimiz kendi
hayatları ve kutsal mülkiyet hakları konusunda kendi özgür iradeleriyle karar
vermek ve kendi özgür iradeleri uyarınca davranmak istemektedirler. Buna
rağmen, devletimiz Anayasal Koruma yükümlülüğü olarak müvekkillerimizi korumak
istiyorsa, müvekkillerimizin buradaki talebi: " ....'ta çalışan 20.000 ;i
aşkın insandan vatandaşlık statüsü olarak daha yüksek bir statüde
bulunmadıkları ve bulunmalarının mümkün de olmaması karşısında, kendilerine de
onlarla aynı oranda bir korumanın sağlanmasıdır. "
DELİLLERİMİZE İLİŞKİN TALEPLERİMİZ
A - Bilirkişi İncelemesi
Talebimiz
Mahkemece, İstanbul Üniversitesi tarafından
hazırlanan raporun sadece 5 sayfasının değil, TAMAMININ , ...... Tesisleri
tarafından hazırlanan raporun tamamının, ../../.... tarihli raporun (dosyada
mevcut), Küçük Sanayi Sitesi tarafından hazırlanan raporun (dosyada mevcut),
....... Tesisleri ve Serbest Bölge
tarafından hazırlatılan ve
Bakanlığa sunulmuş olan raporlar getirtilerek ( Bu raporların tamamı
Bayındırlık ve İskan Bakanlığından istenebilir) bir bilirkişi incelemesi
yaptırılmasını talep etmekteyiz. Böylece ortaya çıkmış olan farklı farklı
sonuçlar, belirsizlikler ve
eşitsizlikler ortadan kalkacak ve objektif uygulama sağlanabilecektir.
B - Mahallinde Keşif Yapılması Talebimiz
Deniz Mahallesinde iddia olunduğu gibi binaların
tamamının sudan olumsuz olarak etkilenip-etkilenmediğinin ve bunun mümkün olup
olmadığının anlaşılabilmesi;
Farklı ifadelerle aralarında fark yaratılmak
istenen ...... Mahallesi ile ....... arazisi arasında ( 2 CM LİK TEL ÖRTÜNÜN O
TARAFI İLE BU TARAFI ARASINDA) ve diğer alanlar arasında denizden uzaklık ve
denizden yükseklik açısından bir farklılık bulunup-bulunmadığının, nerelerin
daha yüksek ve denizden daha uzak olduğunun anlaşılabilmesi;
Çökme olayının ve gözle hemen fark edilebilir
orandaki yüzey sıvılaşmasının en çok nerelerde mevcut olduğunun saptanabilmesi;
..... Tesisleri nakliye araçlarının beklemesi ve
park alanı olarak duyulan ihtiyaç nedeniyle ......... Mahallesi sakinlerinden
boş arazileri kiralayıp-kiralamadığının saptanabilmesi açısından Sayın
Mahkemece mahallinde keşif yapılmasını talep etmekteyiz.
YENİDEN YÜRÜTMEYİ DURDURMA
TALEBİMİZ
Cevap dilekçesinde ve yine dosyada bulunan Kasım
2001 Bilgilendirme Raporunda açıkça belirtildiği gibi, 7269 sayılı yasanın
özellikle 2. 14. ve 16. maddelerinin uygulama alanı bulabileceği, "afete
maruz bulunma ve afete maruz bölge ilanı" nın söz konusu olduğu
durumlarda, yeni yapılaşma izni verilmesi yine 7269 Sayılı Yasa uyarınca
kesinlikle mümkün değildir.
Bu bölgenin "afete maruz bölge" olarak
kararlaştırılması 7269 sayılı yasanın 2. Maddesi uyarınca ve ../../.... tarih
ve ../.... sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile olmuştur.
Ancak, yine aynı Bakanlar Kurulu tarafından
../../.... tarih ve ../.... sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile "afete
maruz bölge" ilanı için gerekli şartlar mevcut olsa idi, hukuken alınması
mümkün olmayan "yeni yapılaşma izni" kararı verildiğine göre,
"afete maruz bölge" ilan edilmesi için gerekli şartların bulunmadığı
bu konuda tek yetkili kurulun kararı ile kabul edilmiş bulunduğundan, eski
Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca yapılmış olan bütün işlemler kendiliğinden
geçersiz ve hukuka aykırı hale gelmiştir.
Mahkemece iş bu son ve önceden bilinmeyen
gelişme uyarınca ortaya çıkmış olan hukuka aykırılık ve 7269 sayılı yasa m. 14/
II,III hükümleri uyarınca yapılacak olan işlemlerin telafisi güç ve imkansız
zararlara yol açacak olduğu ve bu sonuçların en son 2004 yılı başına kadar
gerçekleşeceği unsurları göz önüne alınarak, yürütmenin durdurulması kararının
verilmesini talep etmekteyiz.
İSTEM SONUCU :
Öncelikle, Anayasaya Aykırılık iddialarımızın
inceleme konusu yapılmasına; yeniden yürütmenin durdurulmasına ilişkin
talebimiz ile bilirkişi incelemesi ve keşif taleplerimizin kabulüne; Yukarıda
ayrıntılı olarak belirttiğimiz tüm sebep ve açıklamalar uyarınca;
1. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı tarafından tanzim edilen ../../.... tarihli jeolojik etüt raporunun,
2. Hak sahipliği çalışması
yapılması yönündeki ../../.... tarihli Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet
İşleri Genel Müdürlüğü işleminin,
3........ Valiliğince başlatılmış olan hak
sahipliği işleminin iptaline karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalıya
yükletilmesine, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 4667 Sayılı Kanunla değişik
164/son fıkrası uyarınca karşı taraf vekalet ücretinin Avukat olarak adımıza
hükmedilmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. ../../....
DAVACI VEKİLİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder